Miss Sarajevo, hem kişisel bir tarihin hem de yakın dünya tarihinin sızlayan yaralarının arasından geçen bir yolculuk anlatısı…
İlk durak, 1993 ilkbaharı. Henüz yirmi yaşındaki Joaquim, anoreksiyanın günbegün erittiği kız kardeşi Viviane’ın ölümüyle yüzleşmek ve çocukluğundan kaçmak için kuşatma altındaki Saraybosna’ya doğru uzun bir yolculuğa başlıyor.
İkinci duraksa, 2017 yazı. Babasının ölümü üzerine Paris’ten Rouen’a giden trende, Joaquim burjuva ailesine, sırlar ve asla konuşulmayan yaralar üzerine kurulu sessiz çocukluğuna, geçmişinden kurtulmak ve kendini yeniden bulabilmek için gittiği Saraybosna’da geçirdiği aylara bir kez daha bakıyor. O geçmişe bakarken, okurları da Saraybosna’ya doğru acı, ama her şeye rağmen umut dolu bir yolculuk bekliyor.
Joaquim’in yolculuğuna tanıklık eden okurlar, ne kadar zor olsa da yalnızca kendilerinin cevap verebileceği sorularla yüzleşmek zorundalar: Bir filarmoni orkestrası savaşın sesini bastırabilir mi? U2 ve Iron Maiden dünyanın görmezden geldiği bir kuşatmanın çığlığı olabilir mi? Bir güzellik yarışması savaşın kurallarını ne ölçüde altüst edebilir? Savaşa karşı sivil direnişin en istisnai örneklerinden birisini sergileyen Saraybosna halkını dramatik bir şekilde değil, onlarla yakınlık kuran bir gözlemle ele alan Ingrid Thobois, savaşın ikircikli ritmine benzer bir kurguyla anlatıyor hikâyesini.