İngiliz edebiyatının en çarpıcı isimlerinden D. H. Lawrence’ın ilk kez 1929’da, ölümünden bir yıl önce yayımladığı Ölen Adam, insana dair en temel meselelerle ilgileniyor: yaşam, ölüm ve arzu. Vücudunda yaralarla ve zihninde sorularla “dirilen” adam, dış dünyanın gerçekliğine dair bakışını yeniden kurmak üzere insanların arasına katılır.
Ölen Adam, Magdalena’dan Yahuda’ya, Tanrı’ya ulaşma fikrinden “sev” emrine kadar uzanan ve İsa peygamberin dirilişinin etrafında gelişen hikâyelerin mistik, katmanlı ve fevkalade çarpıcı bir yeniden yazımı.
“Yazık ki onlara ben vaaz etmişim! Vaaz dediğimiz şey bir ilahi ya da şarkıdan çok çamur gibi kuruyup çeşmeleri kapatmaya meyillidir. Hata ettim. Onlara öğütler verdiğim için beni öldürdüklerini anlıyorum. Ama sonunda beni tam da öldüremediler, şimdilik kendi yalnızlığımın içinde dirildim ve artık üzerinde herhangi bir hak iddia etmediğim yeryüzü bana miras kaldı.”