Modern İran edebiyatının en güçlü kalemi Sâdık Hidâyet, birbirinden bağımsız on bir hikâyeyi içeren Üç Damla Kan kitabında, hem İran’ın kadim tarihiyle derinlikli bir ilişki kurarken hem de yaşadığı dönemi ironik bir bakış açısıyla ele alıyor. Döneminin bir panoramasını yansıtan ve İran’ın kültürel kodlarını derinlemesine eleştiren bu hikâyeler, Sâdık Hidâyet’in merak uyandıran esrarengiz hayatının da bir tezahürü olarak görülebilir. Fakirlik, hastalık, batıl inançlar, riyakârlık ve cahillik gibi İran’da yaygın olan insanlık hâllerini kendine has üslubuyla anlatan yazar, halk arasında kendini gösteren farklı dini inançlara değinmiş ve modern İran toplumunda gözlemlediği yozlaşmayı alaycı bir dille eleştirmiştir. İran’ın otantik ve folklorik unsurlarından beslenerek hastalıklı aşk, kabadayılık, şiddet, izdivaç, delilik, büyücülük ve intihar gibi meseleleri karamsar bir tavırla ele alan Hidâyet, kitapta yer alan her hikâyeyi şaşırtıcı bir sonla bitirerek okuyucuları kendine has üslûbuyla sarsıyor.